Deprem, Virüs, Savaş Ve İnsan -
Deprem, Virüs, Savaş Ve İnsan
Yazar: | Tarih: 25 / 01 / 2020 | Yazı Okunma: 7571
Değeri okuyucular!
Bu yazımda evrenin derinliklerinde kaybolmuş, Samanyolu isimli bir galakside yer alan küçük bir yıldızın yani güneşin etrafında saatte 107000 km hızla dönen ve bir anlamda evrende kaderine terk edilmiş olan dünyamız üzerinde yaşanan vahim olayları özetlemek istiyorum. Ayrıca göreceğiz ki insan denen yaratığın, kendi kendisini aldatan, yalan konuşan, acımasız, tarihten ve yaşadıklarından ders çıkarmayan ve bu nedenle ‘evrensel barış’ öğütleri veren nice peygamberleri, filozofları ve bilim insanlarını hayal kırıklığına uğratan acımasız bir canlı varlık olduğuna şahitlik edeceğiz.
DEPREM
Ah Poseidon! Ey depremler Tanrısı Poseidon, sana sesleniyorum: Niçin depremler, volkanik patlamalar, kıyı şehirlerini yutan tsunamilerinle insanlığı cezalandırıyorsun? Biz sana ne yaptık? Çoğu zaman bizi tatlı uykumuzda habersiz yakalıyorsun. Binaları sallıyor, başımıza yıkıyorsun. Volkanları patlatıp lavlarınla şehirlerin üzerini bir battaniye gibi örtüyorsun. Orada yaşayan çocukları, masum insanları, hayvanları, bitkileri yani tüm canlıları niçin cezalandırıyorsun? Kızgınlığın neden? Aşağıdaki resme iyice bak! MS 79 yılında İtalya’daki Vezüv yanardağını patlatıyorsun. Dağın kenarındaki Pompei isimli şehirde yaşayan tüm canlıları ateşinle yakıyorsun. Korkuyla çocuğuna sarılmış anneyi lavlarınla taşlaştırıyorsun. Bu sana yakışır mı?
Gücünü anladık! Saygı duyuyoruz ama bu zulmü ve felaketi niçin tekrar tekrar karşımıza çıkarıyorsun? Efendim? Bir şey mi söylediniz, duyamadım, tekrar eder misiniz? İnsanlık vefasız bir yaratık mı dediniz? İnsanlık kendisine verilen nimetleri unutan minnetsiz bir yaratık mı? O yüzden mi cezalandırıyorsunuz? Depremler insanlık için bir uyarı mı?
‘Bak göreceksin! Türkiye düşmanı ülkeler yardım talebinde bulunacaklar. Hâlbuki savaşta birbirlerini yok etmek için fırsat kolluyorlar. Yani insanlık ikiyüzlü!’
Bana biraz zaman ver Poseidon! Söylediklerin üzerinde düşüneyim.
Geçen akşam (24 Ocak 2020) Elazığ ve Malatya bölgesinde bir deprem daha yarattın. Binalar insanların üzerine çöktü. Sabaha kadar enkaz altında kalanları kurtarmak için yapılan çalışmaları televizyonda içim burkularak izledim. Kurtarılan her can için ne kadar sevindim, bilemezsin! Biliyorsun Ey Poseidon, artık insanlar çok katlı ve dayanaksız binalar yapıyorlar. Senin binlerce yıldır yaptığın uyarıları çabuk unutuyorlar. ‘Deprem mi? Boş ver! Bir şey olmaz! Bizim bina çok sağlam’, diyerek bildiklerini yapmaya devam ediyorlar. Niçin alaycı bir şekilde bana bakıyorsun Poseidon? ‘Böyle günlerde bir insan canı nasıl da kıymete biniyor,’ diye söylendiğinizi duyuyorum. Yanlış olan ne? ‘Ben bir depremle en fazla on binlerce insanı öldürebiliyorum ama siz insanlar bir savaşta 40 milyon insanı telef ediyorsunuz. Ben gülmeyeyim de kim gülsün?’
VİRÜS
Ey Ultio! Ey İntikam Tanrıçası! Niçin yeni çıkardığın virüslerinle insanlığı cezalandırıyorsun? Geçmişte korkunç cezalar verdin. Bir tarihçi şöyle yazmıştı:
“1347 yılında ortaya çıkan veba salgını Avrupa’yı yerle bir etti. Milyonlarca insan öldü. Veba mikrobunun ana giriş kapıları Avrupa’nın liman kentleriydi.
Gemilerin ahşap olması nedeniyle veba mikrobu buralarda barınacak ve üreyecek uygun bir ortam buluyordu. Gemilerdeki mikrop, her limanı ziyaret ediyor, ticaret mallarına bulaşan veba mikrobu, ticari mal hareketleri ile Avrupa’nın içlerine doğru yayılıyordu. Salgının uğradığı yerlerde yaşamın olağan akışı çok kısa bir sürede altüst oluyordu. Salgın sırasında Avrupa’da seyahat etmek çok tehlikeliydi. Terk edilmiş gemiler Akdeniz’de başıboş yüzüyor, bir kıyıdan diğerine sürükleniyordu. Ürünler hasat edilemiyor, çiftlik hayvanları bakımsız kalıyordu. Kuzgun ve akbaba sürüleri gökyüzünü siyaha boyuyor, kurtlar Paris’in içlerine kadar girip daha gömülmemiş ölüler için köpekler, kediler ve domuzlarla boğuşuyorlardı. Bir kamu hizmeti olarak, Parislileri veba konusunda uyarmak için, çan kulelerine siyah bayraklar asılıyordu. Dilenciler ve evsizler, şehirlerdeki havayı temizlemek için portakal yaprakları, kâfur ve adaçayı yakılan büyük ateşlerin etrafında toplanıyordu. İnsanlar, dans edenlerin iskelet gibi giyindiği son moda bir dansı izliyorlardı.
Dans eden kadavralar ise seyircilere, yakında ölü, çıplak, çürümüş ve kokuşmuş olacaklarını, iktidarın, şeref ve zenginliğin hiçbir anlamı olmadığını hatırlatıyordu. İnsanlar biraz olsun eğlenmek için veba ile ilgili fıkralar anlatan Budalalar Kumpanyasını izliyorlardı. Ne para ne de dostluk adına ölüleri gömecek kimse bulunamıyor, ebeveynler çocuklarını, kadınlar kocalarını terk ediyordu. Bazı kasabalar ve köyler bomboş kalmış, bazıları ise iyice ıssızlaşmıştı.”
Ey Ultio! Bir virüsü daha yenmeden başka bir virüsle bize saldırıyorsun. SARS, AIDS, Ebola ve daha nice virüse henüz tam çare bulmuş değiliz. Kanser hücrelerini zararlı bir virüs gibi içimizde taşıyoruz. Şimdi de Çin’de koronavirüs ( 2019-nCoV) isimli bir virüsünle bizimle dalga geçiyorsun. Niçin yaptığını bilmek istiyorum. Ne dediniz? İnsanlar güçlü, kuvvetli her şeye muktedir olduklarını sanıp şımarıyorlar mı?
‘Ürettiğim koronavirüsün uzunluğu 100 nanometre kadardır. Biliyorsun, 1 nanometre 1 metrenin milyarda biridir. İnsanların kendilerinden milyarlarca küçük virüslerimden korkup telaşa kapılması bana büyük bir zevk veriyor. Neden mi? Çünkü insanlar çok şımarık. Bir atom bombası üretiyorlar kendilerini yenilmez ve tehdit edilemez sanıyorlar. Hadi uğraşsınlar bakalım vücutlarının milyarda biri kadar küçük virüslerimle? Hangimiz daha güçlüyüz görüp bakalım? Gazete manşetlerine göz atıyorum. Amerikalılar, Çin’de virüse yakalananlara empati ile yaklaşıyormuşlar! Ah iki yüzlü insanlık! Daha bir ay önce atom silahlarıyla Çin’i nasıl yok etmenin hesabını yapıyordu DonaldTrump.’
Ey Ultio! Ey İntikam Tanrıçası! Bana zaman ver! Söylediklerin üzerinde düşüneyim.
SAVAŞ
Ey Ares! Ey Savaş Tanrısı! Niçin insanları savaşlarla birbirine kırdırıyorsun? Niçin barış umudunu içimizde yeşertmemize izin vermiyorsun? Suçumuz nedir?
ARES: “Ey insanoğlu! İnsanlar savaş için hep bir bahane bulmuştur.”
BEN: “Tam anlayamadım!”
ARES: “Emperyalist ülkeler yüzünden savaş oluyor diyorsunuz değil mi?”
BEN: “Evet! Çoğumuz öyle düşünüyoruz.”
ARES: “Emperyalist ülke olarak düşündüğünüz ABD, Canada, Avrupa Birliğini haritadan silsem, insanlığa barış gelecek mi?”
BEN: “Pek emin değilim!”
ARES: “Anladım! Bütün bunlar Siyonistlerin politikası yüzünden oluyor diye düşünüyorsunuz. O halde İsrail’i ve tüm Yahudileri de yeryüzünden silip atıyorum. Barış gelecek mi?”
BEN: “Henüz emin değilim!”
ARES: “İnsanoğlu! İşini daha da kolaylaştırayım. Türkiye dışındaki tüm ülkeleri ve insanları yeryüzünden sileceğim. Barış gelecek mi?”
BEN: “Henüz emin değilim.”
ARES: “Anladım insanoğlu! İşini daha da kolaylaştıracağım. Bütün Kürtleri, Zazaları, Arapları, tabi unutmadan mülteci Suriyelileri Türkiye’den silip atacağım. Barış gelecek mi?”
BEN: “Henüz emin değilim.”
ARES: “Ha! Alevileri ve Sünni mezhebinden olmayanları unuttum. Türk ırkından ve Sünni olmayan herkesi Türkiye’den silip atacağım. Barış gelecek mi?”
BEN: “Henüz emin değilim”
Bu cevabıma Ares kahkaha ile güldü.
“Siz insanlar savaş için hep bahane bulacaksınız. Tanrı Peygamber Nuh’u yarattı ama oğulları tüm dünyada yalnız onlar varken, hiçbir neden yokken birbirlerini öldürdüler. Unutma insanoğlu! Savaş sizin yaratılışınızda var. Şunu bunu bahane edip kendinizi barışçı ve iyi insan olarak pazarlamayın. Tanrı Poseidon ve Tanrı Ultio’yu depremler, doğal felaketler, hastalıklar ve virüslerle insanlığa zarar vermekle suçladınız. Aşağıdaki resme bak! Bu insan kafataslarını biz Tanrılar üst üste yığmadık. İnsanoğlunun tarihine bak! Savaşları çıkaran, kendi türünü acımasızca öldüren, zevkle kafataslarından piramit yapan insanoğlunun ta kendisidir! Önce kendinizle hesaplaşın sonra biz Tanrıları haksızlık yapmakla suçlayınız!”
Bir Kürt Destanı: NEWROZ | |
Murat AKKUŞ |
HAMAS Mı FKÖ Mü? | |
Av. Haydar MIZRAK |
Yerelden Çok Ülkenin Kader Seçimi | |
Yusuf YILDIRIM Em.İl.Trm.Mdr. |
Siyasetin Finansmanını Kimler Sağlıyor? | |
Ayhan ONGUN |
Hoy Newroz | |
Mehmet AVCI |
Yerel yönetimlerde kültürel çalışmalara sosyolojik bir bakış | |
Prof. Dr. Ahmet ÖZER |
Kadınlar da Erkekler Kadar Zordur... | |
Fakir YILMAZ |
Göz Yetmez Yüreğinle Gör Beni | |
Ziya Yıldırım GÜNTEKİN |
Maxmur’da Ölmek Zamanı | |
Av. Mahmut ALINAK |
Iğdır'da Dilenci Kirliliği | |
Fatma Çetin KABADAYI |
Hrant Dink Cinayeti Ne Zaman İşlendi? | |
Hasan ÇATAK |
Topçu Bebel Garcia nın Franko Faşizmini Mundar Ettiği Eylem | |
Daşkacı EWDO |
Iğdır Belediyesi
Iğdır İl Emniyet Müdürlüğü
Iğdır İl Tarım Müdürlüğü
Çevre Ve Şehircilik İl Müdürlüğü
Iğdır İl Milli Eğitim
Iğdır İl Sağlık Müdürlüğü
Iğdır İl Özel İdare
Iğdır Gençlik ve Spor
Iğdır Havalimanı
Iğdır SGK
Iğdır TSO
Iğdır Barosu
Aralık Belediyesi
Karakoyunlu Belediyesi
Tuzluca Belediyesi
Halfeli Belediyesi
Cumhuriyet Gazetesi
Karar Gazetesi
Fotomaç Gazetesi
DHA
Artı Gerçek
Milli Gazetesi
Azerbaycan Haber Ajansı
Agos Gazetesi
OdaTv
Gazete Duvar
Tele1
Ermeni Haber Ajansı
KrdNews
Amerika'nın Sesi
Evrensel Gazetesi
Haber Önü
Sözcü Gazetesi
• Rûdaw
• Bernamegeh
• Kürdistan24
• Kundir
• Şalom Gazetesi
• Mezopotamya Ajansı
• Bitlisname
• JİNNEWS
Sitemizdeki yazı, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Tasarım ve Programlama: Iğdır Doğuş Gazetesi