Bir kitap: Surönü Diyalogları-Bir Yazar: Oya Baydar - Hasan ÇATAK
Bir kitap: Surönü Diyalogları-Bir Yazar: Oya Baydar
Yazar: Hasan ÇATAK |
Tarih: 02 / 12 / 2020 |
Yazı Okunma: 566
Surönü Diyalogları,ömrünü barışa ve sosyalizme adamış,bu uğurda bedeller ödemiş bir aydının, yazarın ,sosyoloğun ötekileştirdiğimiz insanlardan Kürtlerin Sur özelinde bütün Kürt coğrafyasında kanayan bir yaraya dokunuş hikâyesidir.Bu kitabı ulusalcı damardan ve Atatürkçülükten beslenen ,hendeklerin bu yanında kalan Türklerin anlayacağını sanmıyorum.Çünkü ülkemizde gerçekten barıştan yana olan Türkler ,Kürt sorununa yaklaşırken ''ama ve fakatlı'' cümleler kurmaktan kendilerini kurtaramıyorlar..Hatta bu tutumu bugün de devam ettiren ve kendisini yeri geldiğinde devrimci,solcu olarak gören ,tarif eden insanlar da vardır.Irkçı Türkler(!) böyledir de ırkçı Kürtler(!) farklı mıdır? Değil bence! İşin içine etnisite girdiği zaman gerçekler bir sis perdesiyle örtülür.Herkes kendi doğrularını,kendi etnik kimliği sosuyla süsleyerek sofraya sürüyor.
Surönü Diyalogları da böyle midir?
Bana göre hem evet,hem hayır!
Evet, çünkü ta diyalogların başında babasını işkencede kaybeden ,annesi Türkçe bilmeyen bir “öteki” (kadın) var karşımızda.Tek kişi olsa bile bu kişi yıllardır ezilen,öldürülen,sömürülen ,kimliği yok edilen,aşağılanan tüm Kürtleri temsil ediyor,onlar adına konuşuyor.Bu kişi, eserin sonuna kadar bir taraftır.Karşısındaki kişiye yani Oya Baydar'a Sur'u Çizre'yi,Nusaybin'i ,kısaca Kürt coğrafyasını anlatırken ve yazara,''Bu amalar ayırıyor bizi,anla artık,'' derken kendisi ''ama, fakat'' kullanmadan hem dirilerimizi hem de ölülerimizi ayrıştırıyor.Bunu açıkça söylemiyor, fakat kurduğu her cümlenin içinde bizi bu şekilde düşünmeye zorlayan sözcükler kullanıyor.Ve, ''Saldırıya uğrayanla saldırganı bir tutamazsın!'' diyerek Oya Baydar'ı köşeye sıkıştırıyor.
Hayır,çünkü Oya Baydar yazdığı bu kitapla aynı zamanda kendisiyle yüzleşiyor.Bu bir yüzleşme kitabıdır.Karşısındaki kişi nasıl Kürtleri temsil edip Kürtler adına konuşuyorsa, Oya Baydar da kendi özelinde ''Türk solu''ile bir hesaplaşma ve yüzleşme çabası içindedir.Ama demiyor,fakat demiyor, ta 70'li yıllardan beri süregelen devrimci mücadelede solcuların,sosyalist ve devrimcilerin bu hastalıklı durumdan kendilerini kurtaramadıklarını ve kendisinin de geçmişte bu hataya düştüğünü itiraf ediyor.Bunu itiraf ederken her şeye sınıf temelinde yaklaştığını,devrimci idealler uğruna bazı gerçekleri ıskaladığını bize hatırlatarak kendisiyle yüzleşiyor.
Aslında Oya Baydar yazdığı romanlarında "yenilmişliğin hüznünü" anlatırken satır aralarında üstü kapalı olarak Türkiye'deki devrimci hareketin düştüğü zaafları da okuyucularına duyurmak istemiştir. Elveda Alyoşa,Sicak Külleri Kaldı,Hiçbir Yere Dönüş gibi Romanlarındaki bu dolaylı anlatımlar Surönü Diyalogları'nda bir kenara bırakılmış. Romanlarındaki edebi ve romantik dil,yerini siyasi bir çığlığa ve bence kendisiyle hesaplaşmaya bırakmıştır.Surönü'nden attığı çığlığın Türkiye'deki tüm devrimciler tarafından duyulmasını istemiştir.Devrimciler diyorum çünkü başta da söylediğim gibi bu çığlığı ulusalcıların Kemalist düşünceyi benimseyenlerin duyabileceği biraz zor.
Toprak mülkiyeti araştırması için ilk defa 45 yıl önce Diyarbakır'a giden ve o zamanlar sınıfsız bir toplum yaratma ideali için hayaller kuran Oya Baydar nasıl bir coğrafyaya geldiğinin farkında değildi.Yıllar sonra barikat ve hendeklerin arkasında olan biri, ona bu gerçeği şu sözlerle hatırlatır: ''O zamanlar ilgi alanın farklıydı:İşçi sınıfıydı,emekçi halktı,devrimdi.Surlar,kentler,tapınaklar,tarihin hazineleri,doğanın mucizeleri,şehrin yüreğinin atışı seni ilgilendirmiyordu ;insanlarla bile ilgilenmiyordun.Devrim bir kavramdı,senin yaşamının anlam olan ütopyanın adıydı.İşçi sınıfı araçtı,manivelaydı .İnsan değil, sınıftı seni ilgilendiren.Sen sınıfın öncüsü,kurtarıcısı olmayı seviyordun,insanı değil.''
Bu sözleri hendeğin karşı tarafındaki söylese de aslında Oya Baydar'ın bir iç sesidir, bir itiraftır bu, kendi geçmişiyle yüzleşmedir.Çünkü o, 45 yıl önce ''gerçekçi olup imkânsızı isteyen''romantik bir devrimci idi..Ama işçi sınıfı için hayatını ortaya koyan romantik bir devrimci.. Aradan geçen bunca zamana rağmen ''biz nerede hata yaptık?'' sorusunu kendisine sorduğu zaman , kendisini 12 Eylül'ün tam ortasında bulmuş ,hayatını yurdunun tüm ezilen halklarına adayan Oya Baydar yurdunu terk etmek zorunda kalmıştı. Onun aslında kendisiyle,bugünüyle hesaplaşması ta o yıllara dayanır.Ama ne yazık ki kimseye sesini duyuramamıştı.Surönü Diyalogları adlı eserinde Oya Baydar,''Dağların,kırların,denizlerin şehirlerin kendine özgü sesleri olduğunu'' Surönü'nde görmüş ve kurduğu diyaloglarla bu sesleri bizlere duyurmaya çalışmıştır.Vicdan duygusunu hiçbir zaman yitirmeyen yazar , yine de bana göre bu eseriyle vicdanını yıkama ve temizleme yolunu seçmiştir.O,savaşan iki taraf varsa 'taraflardan hiçbirinin temiz olmayacağının' da farkındadır. ''Yaşasın ölüm''diye haykıranların karşısına ''aslolan hayatır'' düşüncesiyle Surönü'ne çadırını kurmuştur.Fakat hendeğin karşı kıyısındaki hâlâ buna inanmıyor; Oya Baydar'a oryantalist emelleri olduğunu söyleyerek onu ''ötekileştirip'' beyaz Türk diye alay ediyor.''Hiroşima Sevgilim filmindeki repliği ona hatırlatarak,'' Sen de Sur'da hiçbir şey görmedin,'' diyerek yazarı sorguluyor.''Türküm,doğruyum,çalışkanım'' andıyla yetişen bir insan devrimci olabileceğini aklına getirmiyor,onun nazarında Oya Baydar,metropolden gelen bir şovenisttir.
Baydar'a göre ,Sur'da,Silopi'de ,Cizre'de ,Nusaybin'de taş atan çocuklar dedelerinin,babalarının intikamını devletin yerine koydukları asker ve polisten almaktadırlar.Hendeğin karşısındakilere göre de bundan daha doğal ne olabilir ki? Savaşta ahlak,vicdan aranmaz.Seni öldüreni sen de öldüreceksin,mayınlı tuzaklar,bombalı araçlar,canlı bombalar ''özsavunma!''dır.Amalardan,fakatlardan,acabalardan kurtulmak için insanın kendisini ötekiyle "bir"tutması gerekir.Barikatın karşı kıyısındaki bunları söylerken ne yazık ki kendisi aynı şeyi yapmıyor.Neredeyse en iyi Kürt ölü Kürttür sapkınlığının karşısına en iyi Türk ölü Türk'tür sapkınlığı yerleştiriliyor.Yazar ne kadar ,ölülerimizi ayrıştırmayalım,ölülerimizi bir tutalım,acının ve gözyaşının rengi aynıdır, dese de diğeri etik tartışmalara,empatiye tüm kapılarnı kapatıyır.Kendince haklı nedenleri o kadar çok ki! Yazara göre o,kendisini zulmedilen,öldürülen tarafta görüyor.Evler yerle bir edilmiştir,bodrumlarda insanlar diri diri yakılmıştır,ölen çocuklar ya buzdolabında saklanmış,ya da ana koynunda.Cesetler haftalarca sokakta bekletilmiştir.Kasabaların manzarası II.Dünya Savaşı'ndaki manzaraları çağrıştırmaktadır.Yine ona göre Öldürülen erkeklerin cesetleri boyunlarına ip takılarak TOMA'ların arkasında sürüklenmiştir;kadınlar ise çırılçıplak teşhir edilmiştir.Duvarlara yazılan iğrenç yazılarla insanlar aşağılanmıştır.Özel TİM'cilerin omuzlarında kurt dövmeleri vardır. ''Hadi kızlar biz geldik,'' yazılarıyla bir halka meydan okunmaktadır. Bu algı gösteriyor ki iki halk arasında kapanması imkânsız olan yaralar açılmıştır.
Her diyalog bir çığlık niteliğindedir. Burada insanlar genç ölür,çabuk ölür,faili meçhul ölür çığlığını duyarken, aniden.''Ben yürek soğumasından söz ediyorum,aramızdaki uçurumdan söz ediyorum,'' çığlığıyla irkiliyorsunuz.Kim haklı,kim haksız sorusu boşlukta kalıyor; ya da cevap vermekten korkuyorsunuz.Ya da ''Gezi'de bir ağaç için ayağa kalkan sizler,bizim ölülerimiz karşısında neden suskunsunuz,''suçlamasıyla karşılaşıyorsunuz.''Geçiyordun,uğradın'' suçlamasıyla karşılaşan "beyaz Türk" olan yazar, kendisini savunmak zorunda kalıyor.Gerçeğin bu olmadığını anlatmak o kada zorlaşıyor ki? Oya Baydar havanın giderek daha da'' kurşun gibi ağırlaşacağının '' farkındadır ,ama onu anlayan hiçkimse yoktur.Bunun acısıyla yürek soğumasından söz ediyor.Ve yazar Surönü'nde ,''kral çıplak ''derken ne kadar geç kaldığını itiraf ediyor.Eserin bazı bölümlerini okurken Oya Baydar'ı bir mahkeme önünde sanık olarak hayal ettim.O suçluydu.Suçu Kürt halkının sorunlarına ilgisiz kalmaktı.Savcı(!) bu konudaki en ağır suçlamaları ona yöneltiyor ;''hadi savun kendini''diyordu.O ise sanki kendisinin bir hain ,vicdansız,duyarsız,dönek olmadığını anlatmaya çalışıyor.Yani suçu olmayan Oya Baydar için önceden karar verilmiştir:Suçlu ayağa kalk!...Yazar zaten bu suçunu ta başından beri kabullenmemiş miydi?Daha önce ben neden buralara gelemedim, diyerek empati kurmaya çalışmıyor muydu?Ama yargıçlar onu dinlemiyor bile.Savcının,'' kedileri sevmek için şimdi buradasın," suçlamasıyla karşılaşıyor.Onunun kedileri de, börtü böcekleri de ,kuşları da,karlı dağları da,dağlarda ölen gençleri de ,mayınlarda parçalanan ''kınalı kuzuları''da sevdiğini ne yargıç,ne savcı ne de hendeğin ötesindeki aklına bile getirmiyor.Film baştan kurgulanmış,Oya Baydar kötü kadın;barikattaki iyi oğlandır(!).Bence bu filmin seneryosunu da yazan Oya Baydar kendisine acımasız bir kötü kadın rolü biçmiştir.Daha doğrusu kendimle yüzleşiyorum diye filmin bazı karelerinde susmak zorunda kalmıştır.Aynı türküyü iki dilde de söylemek ne kadar zormuş?
Gelinen noktada ''acılar kin'e ;çözümler intikama'' dönüşmüştür.Her Türk ve Kürt evinden bir ölü çıkmasına ,iki halk arasında bu kadar uçurum oluşmasına rağmen sığınacağımız,savunacağımız tek şey vardır : Barış.Kürt ve Türk halkı Ortadoğuda oynanan oyunu görmek zorundadır.Bunu gören bir avuç insan ne yazık ki sesini duyuramadığı gibi "barış" dediği için ya işini kaybediyor,ya öldürülüyor,ya da hapse atılıyor.Kürt bunu diyorsa ,ona da halkına ihanet eden hain gözüyle bakılıyor. Hâlâ Kürt'ün kuyruk sokumunda kuyruk arayan Türkler var.Hâlâ ölüler üzerinden zafer kazanılacağına inanan Kürtler var.Hayatı sevdikleri halde ölüme bayrama gider gibi giden insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.Doğuda onurlu olmanın yolu dağdan geçiyor.Batıda ''Şehitler ölmez vatan bölünmez,''diyen gençler ölüme gözünü kırpmadan gidiyor.Unutulmasın ki hiçbir kutsal, 20 yaşındaki bir gencin hayatından daha kutsal değildir. Surönü'deki bu diyalogları anlayan kaç insan kaldı bu ülkede?Kitapta iki seçenek sunuluyor Kürt ve Türklere:Ya öl,ya öldür.Onlar da ya ölüyor ,ya öldürüyor.Bir yanda etkisiz hale getirilen Kürt ,diğer yanda şehit edilen Türk.Birinin yeri Cehennem(!),diğerinin yeri Cennet(!) Bu algı beyinlere yerleşmiş.Ölüler üzerinden oy devşiriliyor.Ölen insanlar karşısında suskun şeytanlara dönüştük.Sözcüklerle aramızda köprüler kurma şansımız elimizden alındı,tam tersine yeni yeni yaratılan sözcüklerle var olan köprüler de yıklıdı.Eserin bir yerinde hendeğin öteki tarafında olan, yeni bir ülke kurulacağından söz ederken yazar ona diyor ki,''Orada bana yer yok mu?'' "Eski dostuz,sana karpuz keserim,''cevabını alsa da bu diyalog aradaki uçurumun ne kadar derin olduğunu kanıtlıyor.
Ben şehit kavramına inanmam.Şehitlik bir dava uğruna ölmekse , her dinin,her etnik kimliğin kendine göre şehidi vardır.Her ikisi de bizim ölülerimiz.Ölülerimizi eşit tutmadığımız sürece kan akmaya devam decektir.
31 Aralık 2015'te başlayan Surönü Diyalogları Nisan 2016 tarihinde bitiyor.
Eserin sonundaki Veda bölümünde atılan çığlık eğer şimdi duyulmayacaksa bundan sonra hiçbir zaman duyulmayacaktır.
Yazar eserinde Küçük Prens masalına da gönderme yapmıştır..Küçük Prens Masalı'nda hem Tilki hem de Küçük Prens kârlı çıkmıştır.Acaba Oya Baydar Surdibi'nde yetişen gülün goncasını, Sur'un arkasında kalan dostundan alabilecek mi?
İkisi de kârlı olacak mı?
Umarım olacaklardır.
Seçmeli Kürtçe Dersi Bir Haktır: SEÇİN | ![]() |
Murat AKKUŞ |
Hrant Dink Cinayeti Ne Zaman İşlendi? | ![]() |
Hasan ÇATAK |
Tesettür | ![]() |
Yusuf YILDIRIM Em.İl.Trm.Mdr. |
Siyasetin Ateşi Yükseldi | ![]() |
Ayhan ONGUN |
Karalama Defterinden Notlar: İnsan Tipolojileri | ![]() |
Prof. Dr. Ahmet ÖZER |
Zivistan û Cimetên Berê | ![]() |
Av. Ayhan Erkmen |
Dengbêjekî Bêxweyî Keremê Kor | ![]() |
Occo Mahabad |
Dilopek Ava Zelalî Tu | ![]() |
Mehmet AVCI |
Kişilik | ![]() |
Dr. Ruhsar Uçar |
Dünya Tarihine Altın Harflerle Yazılan İki Kürt Önder | ![]() |
Av.Mahmut ALINAK |
Kalbinizle Hayatın İçinde Olmak | ![]() |
Hayati KAYA Birysl.Dönşm.Eğtmni. |
Yeniden Sıkı Tedbir Almalı... | ![]() |
Sevda KAPLAN |
Yapay Zekâ Ve Dinsel Yükümlülükler | ![]() |
Av. Haydar MIZRAK |
Giderim... | ![]() |
Mehmet KUM |
Iğdır Belediyesi
Iğdır İl Emniyet Müdürlüğü
Iğdır İl Tarım Müdürlüğü
Çevre Ve Şehircilik İl Müdürlüğü
Iğdır İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Iğdır İl Kültür ve Turizm
Iğdır İl Sağlık Müdürlüğü
Iğdır İl Özel İdare
Iğdır Gençlik ve Spor
Iğdır Havalimanı
Iğdır SGK
Iğdır Ticaret ve Sanayi Odası
Melekli Belediyesi
Aralık Belediyesi
Karakoyunlu Belediyesi
Tuzluca Belediyesi
Halfeli Belediyesi
Yurt Gazetesi
Cumhuriyet Gazetesi
Karar Gazetesi
Fotomaç Gazetesi
DHA
Artı Gerçek
Milli Gazetesi
The New York Times
Azerbaycan Haber Ajansı
Agos Gazetesi
OdaTv
Gazete Duvar
Tele1
Ermeni Haber Ajansı
KrdNews
Amerika'nın Sesi
Birgün Gazetesi
Haber Önü
Sözcü Gazetesi
• Rûdaw
• Bernamegeh
• Kürdistan24
• basnews
• Şalom Gazetesi
• Mezopotamya Ajansı
• Bitlisname
• JİNNEWS
Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Tasarım ve Programlama: Iğdır Doğuş Gazetesi